Depremler meydana gelmeden önce deprem sonrası yapılacak işlerin ve alınacak önlemlerin planlanması oldukça önemli bir konudur. Özellikle, olası İstanbul depremi için, bu planlamaların iyi bir şekilde hazırlanması, olabilecek depremlere karşı gelecekte nasıl bir eylem planı oluşturacağımıza ve yerleşim merkezlerinin bu depremden nasıl etkilenebileceğine karşı önlemler alabilmemizi sağlayacaktır. Bu planlar oluşturulurken ve önlemler alınırken de özellikle afet lojistiği özelinde şu sorular aklıma geliyor. İstanbul’da olası bir depreme hazır mıyız? Lojistik altyapımız yeterli mi? Ne kadar hasar ile karşı karşıyayız? Öncelikli eylem planımız hazır mı?
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı tarafından, İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi hazırlanmış ve olası senaryolarının analizleri yapılmıştır. Rapor; deprem lojistiği, afet lojistiği nedir? Nasıl planlanmalıdır? konularında bizlere yol gösterici veri niteliği taşımaktadır.
Raporda, İstanbul ili için deprem tehlikesinin 7,5 büyüklüğünde olması ön görülerek çeşitli senaryolar hazırlanmıştır. Gelin birlikte afet lojistiği nedir? inceleyelim.
Afet lojistiği nedir?
Yaşanılan durum sonucunda zarar gören canlı, cansız varlıkların ihtiyaçlarını giderebilmek amacıyla malların, eşyaların ve ilgili bilginin ilk üretim noktasından son tüketim noktasına kadar verimli ve maliyet etkin bir şekilde akışı, depolanması, planlanması, uygulanması ve kontrolü olarak açıklanmaktadır (Atalay ve Önsüz, 2015).
Hazırlanan raporda bizlere olası en kötü senaryoda nelerin hasar alabileceği konusu çeşitli metotlar ile tahmin edilip sunulmuştur. Sunulan verileri incelememiz ve bu veriler ışığında deprem öncesi zayıf yanlarımızı güçlendirmemiz çok önemlidir. Durum analizini incelediğimizde, ilk olarak tüm altyapıların hasar dağılımları yapılmıştır.
İGDAŞ boru hatlarında 335 noktada onarım ihtiyacının oluşabileceği, bu bağlamda 86.500 civarında orta ve daha üst seviyede hasarlı binalarda bulunan doğal gaz servis kutusunun devre dışı kalmasının olasılık dahilinde olduğu belirtilmiştir.
İSKİ su şebekesinde ise, senaryo depreminde 463 noktada, atık su şebekesinde ise 1045 noktada onarım ihtiyacının oluşabileceği hesaplanmıştır.
İstanbul elektrik şebekesi nakil hatlarının 95%’inin senaryo depremini hasarsız veya hafif hasarlı durumda atlatması beklenmektedir. Şebekenin 5%’inde ise orta düzeyde hasarlar beklenmektedir. Trafo merkezlerinin ise 69%’unun hasarsız ve hafif hasarlı olacağı, trafoların 31% kadarının ise orta hasar ve üstü seviyede hasar alacağı tahmin edilmektedir.
Bu sebeple altyapı ihtiyaçlarının kriz sırasında en uygun şekilde yönetilebilmesi adına önceden koordinasyon sağlanması çok mühimdir. Çözüm ekiplerinin belirlenmesi, ekiplerin ve teknik ihtiyaçların güvenli bölgeye konumlandırılması aynı zamanda riskli bölgeye ulaşılması için rota planlaması yapılması gerekmektedir.
Binaların hasar alma oranlarına bakıldığında, 7,5 büyüklüğündeki senaryo depreminde İstanbul’daki binaların ortalama 57%’sinin hasar görmeyeceğinin tahmin edildiği, binaların ortalama 26%’sının hafif, 13%’ünün orta, 3%’ünün ağır ve 1%’inin çok ağır hasar görmesinin beklenildiği belirtilmiştir. İstanbul’da son olarak 2017 yılı İBB* verilerine göre açıklanan toplam bina sayısının, 1 milyon 528 bin 782 olduğu bilinmektedir; fakat Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü** raporundan derlenen bilgilere göre, İstanbul'da 1 milyon 164 bin bina, 4,5 milyon daire bulunmaktadır ve her dairede ortalama 3,3 kişi yaşamaktadır. Yapılan hesaplar sonucunda İstanbul’da senaryo depremi sonrası 25 milyon ton (lojistik tabiri ile yaklaşık 1 milyon 250 bin hafriyat kamyonu) ağırlığında bir enkaz ortaya çıkabileceği tahmin edilmektedir. Diğer taraftan İstanbul da sisteme kayıtlı 13 bin*** hafriyat kamyonu bulunduğu bilinmektedir. Bu durum bize yine hasar gören binaların enkazının toplanması için hafriyat kamyonları yeterli sayıda mı? sorusunu aklımıza getirmektedir.
Senaryonun en üzücü ve zararlarının hesaplanamayacağı manevi husus ise can kayıplarımız ve yaralı sayısı tahminleri…İstanbul’da ortalama 14.150 civarında can kaybı meydana gelebileceği tahmin edilmiştir.
Depremin gündüz saatlerinde olması durumunda beklenen can kaybı ortalama 12.400 civarındadır. Gece depreminde yaklaşık 8.100, gündüz depreminde ise 7.450 kişinin ağır yaralanması beklenmektedir. Buna ek olarak hastane şartlarında tedavi görmesi gereken yaralı sayısı tahminleri gece depremi için 39.650, gündüz depremi için 37.500’dür. Depremden etkilenen kişilere anında müdahale edilebilmeleri için yeterli sayıda sağlık olanakları bulunması gerekmektedir. Bu durum yeterli sayıda sağlık ekipmanı ve personeli bulunuyor mu? Sorusunu da aklımıza getirmektedir.
Diğer önemli noktalardan biri barınma ihtiyacıdır. Yaklaşık 640.000 hanelik acil barınma ihtiyacının ortaya çıkacağı tahmin edilmektedir. Hane başına 3 kişilik nüfus kabulüyle, yaklaşık 2.000.000 kişinin acil barınma ihtiyacı içinde olması beklenmektedir. Her kişinin hijyen, yemek, giyinme, ısınma vb. gibi ihtiyaçlarına yanıt verebilecek stoğumuzun bulunması gereklidir.
Yol kapanma analizine göre ise; özellikle tek ve çift şeritli yolların bulunduğu tarihi yarımada da, Fatih ilçesine komşu ilçelerde, Beyoğlu, Şişli, Alibeyköy, Zeytinburnu, Bayrampaşa, Esenler gibi ilçelerde, tek ve çift şeritli yolların, yer yer hücre başına 30’a kadar varan noktada, bina hasarına bağlı olarak kapanabileceği ön görülmektedir. Doğru rota planlaması yapmanın önemi burada devreye girmektedir.
Deprem zedelerin tahliye konusunda ise; T.C İç işleri Bakanlığı koordinasyonluğunda İstanbul Valiliği, İl Jandarma Komutanlığı, AFAD ve diğer kamu kurumları ile, çok detaylı bir deprem eylem planı hazırlanmıştır****. Eylem planı yine olası İstanbul depreminin 7,5 büyüklüğündeki senaryoya göre hazırlanmıştır. Plana göre; İstanbul’da toplam 23 adet tahliye alanı bulunmaktadır. Deniz yoluyla yapılacak tahliyeler için gemiler hazır beklemekte, şehir hatları vapurları, deniz otobüsleri, kıyı emniyetine ait botlar ve gemiler ile Sahil Güvenlik Komutanlığı'na bağlı deniz araçları da depremzedeleri tahliye etmek için kullanılacaktır. Denizden yapılacak tahliyeler için 6 nokta belirlenmiştir. Vatandaşlar araçlarla bu noktalara taşınacak, ardından gemilerle İstanbul dışına çıkarılacaktır. Adalar için de, iskele ve 5 kapak atma alanı belirlenmiştir. Bunlar; Sirkeci Feribot İskelesi, Yenikapı Deniz Otobüs Terminali, Pendik Hızlı Feribot İskelesi, İstinye İskelesi, Harem Feribot İskelesi ve Zeytinburnu Zeyport Liman İşletmeleri’dir. Sadece deniz yolu ile değil demir yolu ile de tahliye planlaması yapılmış ve 3 tahliye noktası belirlenmiştir. Bunlar; Yeşilköy, Halkalı ve Tuzla Tren İstasyonları. Tahliye sürecinde karayolları da önemli bir rol oynamaktadır. Esenler, Alibeyköy, Samandıra ve Harem Otogarları deprem sonrası için acil çıkış terminalleri olacaktır. Deprem eylem planında, hava yolu da tahliye için kullanılacaktır. Bunlar; İstanbul Havalimanı, Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı olacaktır.
Lojistik planlamamızın öncelikle tüm riskleri yönetebilecek, ölçebilecek düzeyde olması önemlidir. Kriz esnasında süreçleri maksimum seviyede kolaylaştıracak analitik araçların kullanılması ölçülebilirliği de kolaylaştıracaktır. Depremin lojistik yönetiminde analitik araçların iyi kullanımı doğrultusunda dinamik, ölçeklenebilir ve ‘robust’ (durumu en iyilemekten ziyade olacak zararı azaltmayı amaçlayan, gürbüz) bir yapıda olması gerekir. Depolama, ambalajlama, sigortalama, gümrükleme, stoklama ve talep yönetimi konusunda doğru planlama yapılması aynı zamanda yapılan planın operasyona hazır durumda olması mühimdir. Ayrıca raporda yer alan oluşabilecek altyapı sorunlarına bakıldığı zaman alternatif haberleşme ve ulaşım sistemlerinin oluşturulması gerekmektedir. Yolların kapanma riskine istinaden belirtildiği üzere bir rota planlaması yapılması ve planlamanın diğer taşıma modlarını da içinde barındıracak şekilde dizayn edilmesinin ihtiyaç olduğu açıktır.
Dünya çapında planlama ve koordinasyon sistemlerine bakıldığı zaman ABD’nin Ulusal Olay Yönetimi Sistemi (NIMS)’nin incelenmesinin gerekli olduğunu düşünmekteyim. Bazı olaylar, deprem gibi, idari ve kurumsal yapıların sınırlarını aşabilmektedir. Bu sebeple de birden fazla kuruluşun organizasyonun içerisinde etkili ve verimli koordinasyon oluşturması gerekebilir.
Çünkü yaşanan olağanüstü olaylar sonucunda, kurumlar faaliyetlerini kaybedebilir veya durdurabilirler. Bu durumu engellemek amacıyla oluşturulan sistemin esnek, farklı kurum ve kuruluşlarının entegre olabileceği ve ortak lisan konuşabileceği bir sistem oluşturulmuştur. Sistem ise hazırlık, haberleşme ve bilgi yönetimi, kaynak yönetimi, komuta ve yönetim, günlük yönetimi bölümlerinden oluşmaktadır. Olağanüstü durumlarda bu gibi sistemler oluşturmanın faydasını her zaman göreceğimize inanıyorum.
Örneğin; Japonya’nın deprem yönetiminden bahsedebiliriz. İlk olarak hızlı yanıt verme güdüsünü artırmak için otomatik mekanizmalar geliştirmiş ve Japonya’daki tüm akıllı cep telefonlarını deprem ve tsunami erken uyarı sistemine adapte etmişlerdir. Deprem dalgaları o bölgedeki insanları vurmadan 5-10, konuma göre 15 saniye önceden cep telefonları yüksek sesli bir alarm vermektedir. Erken uyarı sistemi ile insanların deprem dalgaları kendilerini vurmadan önce güvenli noktalara gidip kendilerine kurtarma olanağı sağlamaktadır. Planlamalarda zaman yönetimi hususunda büyük bir avantaj kazandıracaktır.
Dileriz ki Türkiye olarak böylesine büyük depremler, afetler yaşamayız. Yaşanması durumuna ise, sağlam yapılarımız ve sağlam lojistik planlamalarımız ile süreci en az hasar ile atlatırız.